Bilimsel adı "fenol-formaldehit polimer yapay reçine" olan mucizevi yapay maddeye, Yunanca’da biçimlendirme anlamına gelen plastikos’tan ilhamla plastik dedik. Cam, demir, çelikten farklıydı. Kolay şekillendiriliyor, elektrik iletmiyor, ısıyı az geçiriyor, kolay kırılmıyor, nemden etkilenip paslanmıyor, zor aşınıyordu. Baekeland, New Jersey’de kurduğu fabrikasında plastiği süzgeçten bilardo topuna, ilan panosundan kaleme kadar yüzlerce ürüne uyarladı. ABD’nin sayılı zenginleri arasına girdi. Bakalitten yola çıkılarak geliştirilen PVC, naylon, polyester yaşamın vazgeçilmezlerine dönüştü. Çevreye zarar verdiği anlaşılınca, gözden düştü. Yine de günlük hayatımızın birçok alanında karşımızda. Londra’daki Bilimler Akademisi plastiğin 100. yaşı vesilesiyle 2009’a kadar sürecek özel bir sergi düzenledi. Plastiğin evrimini gösteren 400 objenin yer aldığı sergide ayrıca biyolojik çözünürlüğe sahip alternatif malzemelerden üretilen objeler de sunuluyor. Biz de bakalitten günümüze plastiğin serüvenini özetledik.
Plastiğin en önemli özelliği, ısıtıldığında erimeden yumuşaması, kolayca biçimlendirilmesi, soğutulduğunda yeniden sertleşmesi. Bu özellik polimerlerin molekül yapısından kaynaklanıyor. Kömür, selüloz gibi doğal kaynaklardan da plastik üretilmekle birlikte, başlıca plastik hammaddesi petroldür. Rafineri atığından elde edilir. Dünya petrolünün yüzde 4’ü plastikte kullanılır.
Yüzde 90’ı petrolden üretilen plastiğin doğada erimesi binlerce yıl sürüyor. Mevcut geri dönüşüm teknikleri plastiğin ancak yüzde 10’unu geri kazandırabiliyor. Sadece ABD’de her yıl 100 milyar plastik poşet çöpe atılıyor. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre okyanusların her kilometre karesinde ortalama 18 bin 500 adet plastik çöp var. Her yıl 100 bin deniz memelisi ve kaplumbağa, 1 milyon deniz kuşu bu nedenle ölüyor.
Her birey hayatı boyunca çoraptan pet şişeye, kalemden PVC esaslı pencereye, lastikten saklama kabına kadar ortalama 30 bin parça plastik eşya ediniyor. Kimileri lateks prezervatif kadar faydalı. Nüfus planlamasına yardımcı oluyor, cinsel yolla bulaşan hastalıkların önüne geçiyor. 1930 öncesi hayvan bağırsağından, kauçuktan üretilirdi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman, İngiliz ve Fransız askerlere standart giysiyle birlikte bir kutu da prezervatif veriliyordu. ABD ordusu önlem almadı, on binlerce askeri savaştan hastalıkla döndü. Günümüzde lateks kadınların da hizmetinde. Lateks olmasaydı, AIDS ve diğer cinsel yoldan bulaşan hastalıkların kurbanı 20 kat fazla olacaktı. Dünya nüfusu yüzde 30 artmış olacaktı.
Avrupa’da, ölümle sonuçlanan her beş trafik kazasından birinde yayalar kurban oluyor. Kore’de ise bu oran yüzde 39. Hyundai, Cenevre Otomobil Fuarı’nda sergilediği yeni çevreci QarmaQ adlı modelinde kaporta ve tamponu plastik yaptı. Çarpma anında yayaya uygulanan şiddeti 10’da ikiye indiriyor, kazazedeyi fırlatmıyor. Sistemin yaya ölümlerini büyük oranda önlemesi bekleniyor.